6 Mart 2017 Pazartesi

İSMAİL GÜNER "GÜNÜMÜZ ATAERKİL DÜZENDE; KADIN ÖZGÜRLÜĞÜNE DAİR KAFAMDA BAZI SORU İŞARETLERİ VARDI"

GÜNÜMÜZ ATAERKİL DÜZENDE; KADIN ÖZGÜRLÜĞÜNE DAİR KAFAMDA BAZI SORU İŞARETLERİ VARDI...
İSMAİL GÜNER
Genel olarak tüm toplumlarda, özel olarak da Mezopotamya ve Anadolu toplumlarında, insanlığın tek yönlü gelişimi zararlı ve yıkıcı etkiler gösterir. Bunun nedenleri araştırıldığında kadınlara din eksenli yaklaşımlardan kaynaklı bir sorun olduğu ortaya çıkar.
Kadın sorununa daha derinlikli yaklaşıldığında, biyolojik bir cins olmanın ötesinde kadının erkeğin hizmetini gören, ona kul-köle olan, görevinin çocuk emzirmek, kocasının şehvetini gidermekten ibaret olduğu görülecektir.
Dolayısıyla Mezopotamya ve Anadolu erkeği hâlâ bundan bin dört yüz sene önceki ortaçağ zihniyetini gütmektedir.
Kadınların örtünmeleri ve eve kapatılmalarının tek nedeni erkeğin ilkel kıskançlığından başka bir şey değildir!
Konuyu biraz açarsak:
“Kadınlara danışmak lâzım fakat dediklerinin tersini yapmak şarttır,” şeklindeki söylemler yanında; “kadının sözü ile hareket eden erkekler için yarım oldukları ve hiçbir hükmü bulunmayacağını” belirtmektedirler…
“Kadınlar aklen ve dinen dûn (aşağı) yaratıklardır…
“Erkeğin payı, iki dişinin payı kadardır… Erkeğe kadına nispetle iki pay verilir…”
“Serkeşlik (itaatsizlik, inatçılık) etmelerinden endişelendiğiniz kadınları dövün…”
“Benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım…”
“Size doğru bir kadının geldiğini gördüğünüz zaman bilesiniz ki size yaklaşan bir şeytandır.”
“Bir kadınla bir erkeğin baş başa bulundukları yerde şeytan üçüncü kişi olarak yer alır”
Buna benzer birçok örnek sıralanabilinir.
Bu yukarıdaki saydıklarım semavi dinî kitabelerin hadis veya ayetlerinden örneklerdir.
Buna rağmen, günümüzde kadın tarafından evden kovulan erkek, kadının yuvasını terk etmesi ve bunu özgürlük adına hâlâ tasavvur ediyorlarsa eğer, korkunç bir toplumsal yıkımla karşı karşıyayız demektir.
20 yıldır yaşadığım İsviçre de ve kadın haklarının gereğinden fazla olmasından ötürü, boşanmalar hızla artmakta ve ebeveynlerin ayrı yaşama seçeneğinden dolayı henüz yetişkin olmayan çocukların ağır travmalarla büyümesine sebep olmaktadır.
Sorunun kaynağına inip neden bir sorun olarak ortaya çıktığını geniş bir şekilde araştırdığımız zaman, bütün nedenleriyle birlikte incelediğimizde sosyal, ekonomik bir neden olmadığı; asıl nedenin bir zihniyet sorunu olduğu ortaya çıkmaktadır…
İşte, bu sığ zihniyet sonucudur ki; Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasındaki kadınlar gücüne güvenemeyen, kafasını kendi omuzları üzerinde taşıyamayan, ayakları üzerinde duramayan, özgür bir varlık olarak kendini gerçekleştirmeye cüret edemeyen, ancak durumundan da memnuniyetsiz bir kişiliğin “dırdırcılık” boş konuşmak ve şikâyet dışında bir duruş geliştirmesi mümkün değildir.
Kadın bu geleneksel feodal duruşuyla sorunlarına çözüm gücü, kendi yaşamı hakkında karar gücü olamaz.
Gün geçmiyor ki, medya ekranlarına yansıyan ve basın sayfalarında aylık, yıllık çetelesi tutulan erkek ve kadın intihar haberleri duymayalım. Bedenini pazarlayan ya da reklam aracı olarak kullanan kadın haberleriyle karşılaşmayalım, şu kadar kadın cinayetini duymayalım, şu kadar kadın tecavüzü yaşandığı işitilmesin vs. bütün bu yaşananların esas nedeni; kadının eril egemen toplumdaki erkeği dönüştürmede basiretsiz olmasından kaynaklıdır.
Bir kadın sorunları aşmak için, başta eğitimle okuyarak ve araştırarak, ayrıca yetiştirdiği erkeği dönüştürerek, özgürlük ve eşitlik düzeyini elde edebilir.
Bir aile ne kadar yoksul olursa olsun, eğer çocuk, anne ve babadan güven ve ilgi alarak büyüyorsa; maddi imkânsızlıklar ne olursa olsun olumlu bir kişilik edinebilir.
Geleceğin katillerinin yetişmesini engellemek için ailelere de büyük sorumluluk düşüyor. Çocukluk döneminde ailece eksik bırakılan her şey büyüyünce kişilikte bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Hatta son dönemde örneklerini çokça gördüğümüz şiddet, intihar, bir cinayet, vahşetin çeşitli biçimleri olarak bunun sonuçlarıyla karşılaşabiliyoruz. Irkçı, eril ve dini muhafazakâr iktidar zihniyeti toplumda bu biçimiyle yansımasını buluyor.
Türkiye’de hayatın artık geneline sinmiş olan bu despotik ve saldırgan eril tahakkümün gidişatına aşinayız adeta. Gün geçmiyor ki, medya ekranlarına yansıyan ve basın sayfalarında aylık, yıllık çetelesi tutulan kadın cinayetleri, tecavüz, şiddet, taciz olayları ve intihar haberleri duymayalım.
Bütün bu yaşananların esas nedeni; eril tahakküm zihniyetli erkeğin dönüştürülmesi ve cezalandırılmasındaki basiretsizliktir. Cezalandırma bir yana devletin yasaları ve politikalarıyla olabildiğince cinayet ve şiddet zanlılarını koruduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla, Avrupa’nın çağdaş ortak değerlerini benimseyememiş bazı insanlar, işgücüne tek başına gidip gelen kadın için “Kadınlar çalışma hayatına dâhil olduktan sonra evlilikler bozuldu, aileler daha kolay dağılmaya başladı” diye sözler sarf etmektedir.
Günümüzdeyse asıl üretim alanına dâhil olmayan kadınlar durmadan boşanıyor.
Hâlbuki insan emek süreciyle insan olmuştur.
Dolayısıyla en çok bu doğrultuda emek üretmesi gereken kadın kısmıdır.
İster kabul edelim ister etmeyelim.
Deniliyor ki, “kadının evde yüz tane işi, erkeğin dışarıda bir işi vardır.”
O hâlde bu küresel kapitalist dünyadaki anlayışsız zalim eril zihniyete karşı kadının kendisini ve çevresini yılmadan örgütlemesi lazım!
Kadınlara yönelik sorunların çözümlenmesinde bunun öğretimle bir ilgisi yok, temel eğitim ile doğrudan ilgisi var.
Kadın toplumsal yaşamın öznesidir.
Her şeyden önce kadın erkeğin anası olarak ilk besleyeni, terbiye edeni, erkeğe nitelik ve kişilik kazandırarak karakterini belirleyendir.
Demem o ki, bir ailede, bir toplumda, bir ülkede hayatı beraber sürdüren çiftlerden erkeğin davranışları olumluysa eğer, o aile, o toplum ve o ülke kadını; eşit ve özgür yaşadığını pekâlâ görebiliriz.
Temel ilke olarak cinsler; erkek veya kadın eşittir.
Yaşamın tüm alanlarında eşit olmalıdır.
İnsanlığın varoluşundan itibaren kadın ve erkek iki cinsin eşitliğine doğru temelde yaklaşan Alevi öğretisinde en iyi şekilde temsilini görebiliriz.
Günümüzde Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin oluşturduğu eşbaşkanlık sisteminde de bunun temsilini görebiliriz.
Kadın özgürlüğünden dem vuranlar şunu iyi bilsin ki; 
ERKEK ÖZGÜRLEŞTİRİLMEDEN KADIN ÖZGÜR OLAMAZ. 
Diyorum!..
İsmail Güner