12 Nisan 2017 Çarşamba

SOLE MAGNE "SOLE MAGNETİC ÜRÜNLER & DOĞAL TEDAVİNİN TAMAMLAYICISIDIR"

SOLE MAGNETİC ÜRÜNLER DOĞAL TEDAVİNİN TAMAMLAYICISIDIR
Sole Magnetic Ürünler sağlıklı yaşam için gerekli ürünlerdir: Sağlıklı beslenmede ve doğal tedavi sonrası iyileşmeye yardımcı ürünlerdir.                                                       
- Sole Magnetic ürünlerle doğal tedavi sonrası ( Akupuntur, Ayurveda, Fitoterapi, Homeopati, Reiki, Su Jok Terapi, Meridiyen Terapi, Nöral Terapi, Kayropraksi, Osteopati,  Yoga, Ta Chi Chuan, Meditasyon, Shiatsu, Tıbbi Masaj, Taş Terapisi, Naturopati, Refleksoloji,vs.) tedavilerin tamamlayıcı olarak kullanılır.                                                                             
Günlük yaşamda kalitesiz su içmek, kalitesiz sebze, meyve ve yemek ile beslenmek, İş şartları gereği uzun süre oturarak veya ayakta durarak çalışmak vücudumuz da çeşitli hastalıklara sebep olmaktadır. Yukarda isimlerini saydığımız Doğal tıp tedavilerinin tamamlayıcısı Sole Magnetic ürünlerdir. Başlıca Baş, Boyun, Omuz, Bel, Kol, El, Diz, Ayak Bileği ve Ayak ağrılarının tedavisinden sonra Sole Magnetic Ortopedik ürünler kullanılmasını önemle tavsiye ediyoruz.           
- En önemli gıdamız olan suda üç önemli özellik olmalıdır.                                                            
1- İçeceğimiz Sağlıklı suda yeterli mineraller olmalıdır.                                                                  
Sağlıklı suyun mineral yoğunluğu TDSM ile en az 200 ppm göstermelidir. Bu Zem Zem de 750- 800ppm dir. Ne yazık ki içtiğimiz sular 6ppm ila 60ppm arası değişiyor. Bu da bir felaket demektir. 365 gün içeceğimiz su ortalama 350- 400ppm olmalıdır. Himalaya tuzu eriğinden üretilen Alkamine Sole Ph damlası 200ml lik bir bardağa üç damla konulduğunda 350 – 400ppm i gösterir. Bu da sağlık için mükemmel bir sudur. 
                                                                
2- İçtiğimiz sağlıklı suyun Ph 10-10.5 olmalıdır: 
İçilen Kolanın Ph 2.5, etlerin, peynirlerin Ph 4 ve çayın kahvenin Ph 5 dır. Oysa kanımızın Ph 7.4 dür. İşte kanımızın Ph 7.4 dengelemek için içtiğimiz suyun Ph 10 olmalıdır. Beslenmede ki bu yanlışlık vücudumuzun asitlenmesine yani zehirlen-mesine sebep olmaktadır. Bütün hastalıkların en önemli sebebi vücudumuzun bu yanlış beslenmeden zehirlenmesidir. Alkamine Sole Ph damlası ile 200ml lik bir bardağa 3 damla ilave ederek suymuzun Ph nı 10 – 10.5 a çıkarırız. Vücudumuzu bu asitlerden korumuş oluruz. Sağlıklı bir suda böyle olmalıdır.                                                          
3- İçtiğimiz sağlıklı su canlı olmalıdır.                                                                                         
Sular kaynağında canlıdır. Damacanaya giren su 10 saate, boruya giren su 80m den sonra ölür. Ölü su ancak manyetik dalgalarla canlanır. Sole Magnetic Su Çubuğu ve Su Canlandırma Tablası ile su canlandırılır. Ölü su hücre kanalından geçemez. Çanlı su hücre kanalından geçer ve sağlıklı olmamızı sağlar.                                            
- Yemeklerimizde Sole Crystal Himalaya Tuzu kullanmalıyız ki rafine tuzun zararlarında korunalım. Rafine tuz sigaradan daha zararlıdır. Kaya ve deniz tuzu molekülleri kristal yapıda olmadığından hücre zarından geçmez bu yüzden yüksek tansiyona sebep olur. Sole Cristal Himalaya tuzu molekülleri hücre zarından geçerek 84 minerali ile vücudumuzun ihtiyacı olan tüm mineralleri sağlar. Yüksek tansiyona da sebep olmaz.
                                                        
- Sole Ürünlerle içtiğimiz suyun ihtiyacımız olan mineralini, pH nı ve canlanmasını, yediğimiz sebze ve meyvelerin dalından koparılmış gibi taze olması sağlaması Doğal tedavi sonrası vücudumuzun kendini hızla iyileşmesine yardımcı olur.                              
Elk. Mühendisi Fehmi Aslandoğan

MANYETİK ALAN TEDAVİSİ
Kanın en uzaktaki hücrelere kadar gitmesi ve oraları beslemesi gerekmektedir. Bir hücreye kan gitmesi, o hücreye oksijen gitmesini, bağışıklık sistemimizi oluşturan savaşçı hücrelerin, hücre tamiratından sorumlu kök hücrelerin, gıdaların gitmesi
demektir. Kısacası hayat demek kan demek, kan demek sağlıklı yaşam demektir.
Kanın kalpten pompalandıktan sonra en ücra köşeye kadar gitmesi kan damarlarının vazomosyon dediğimiz kasılmaları sayesinde olmaktadır. Büyük damarlar sinirler tarafından uyarılarak kasılmaları sağlanır. Ancak kılcal damarlarda sinir iletimi yoktur. Yaşlılarda ve hastalarda kılcal damarların kasılması azalır. Sağlıklı bir insanda dakikada 30 kere kasılan kan damarı şeker hastalarında dakikada 1 kez kasılır. Bu yüzden şeker hastalarında yara iyileşmesi zor olur. Manyetik alan tedavisi sayesin de kasılmayan kılcal damarlar kasılmaya ve kan akımı hızlanmaya başlar. Bu sayede hücrelere daha fazla gıda, tamirat hücreleri, bağışıklık sistem hücreleri, vitaminler vb. gitmeye başlar. Yaralar iyileşir, hasta hücreler düzelir.

MANYETİK ALAN TEDAVİSİ, uygulanması kolay ve ekonomik olarak da ucuz bir tedavi yöntemidir. Ev kullanımı için satılan ürünler mevcut olup, her evde olması gereken ürürnler arasında olduğunu düşünüyorum.
Op.Dr.Serhat Duruhan: dr.serhatduruhan@hotmail.com  


MAGNETİK TEDAVİ
Astımda mucizevi mıknatıs tedavisi: Bio manyetik yöntemin kan akımını hızlandırdığı ve hücresel faliyetin arttığını bio elektirik akımı düzenleyen neodyum mıknatıslar broşlardaki ödemi ve spazmı çözerek  tıbbi tedavinin de etkisiyle vücudun hastalığı kısa sürede yenmesini sağlamaktadır.                                                                       
Manyetik tedavinin yapılan bilimsel araştırlalarla hiç bir yan etkisinin olmadığı ispatlanmıştır. Neodyum miknatıslar vücudun kendini tedavi etme faktörlerini etkinleştiriyor.        
                                                                                                
Manyetiklerle  (mıknatıslarla) yapılan lokal tedavi yöntemidir. Astım başta olmak üzere kronik inflematuar rahatsızlıklarda uygulanmaktadır. Magnetikler Akupuntur etkisi yanında kan dolaşımını artırıcı ödem giderici ve hücre enerji düzeyini artırıcı faydasından yararlanılmaktadır. Doğal tıp tedavisi ile birlikte uygulandığında faydası daha da artmaktadır.   
Med. Dr. Adnan Atlı: dradnanatli@hotmail.com
   SOLE MAGNETİC ÜRÜNLER

















6 Mart 2017 Pazartesi

İSMAİL GÜNER "GÜNÜMÜZ ATAERKİL DÜZENDE; KADIN ÖZGÜRLÜĞÜNE DAİR KAFAMDA BAZI SORU İŞARETLERİ VARDI"

GÜNÜMÜZ ATAERKİL DÜZENDE; KADIN ÖZGÜRLÜĞÜNE DAİR KAFAMDA BAZI SORU İŞARETLERİ VARDI...
İSMAİL GÜNER
Genel olarak tüm toplumlarda, özel olarak da Mezopotamya ve Anadolu toplumlarında, insanlığın tek yönlü gelişimi zararlı ve yıkıcı etkiler gösterir. Bunun nedenleri araştırıldığında kadınlara din eksenli yaklaşımlardan kaynaklı bir sorun olduğu ortaya çıkar.
Kadın sorununa daha derinlikli yaklaşıldığında, biyolojik bir cins olmanın ötesinde kadının erkeğin hizmetini gören, ona kul-köle olan, görevinin çocuk emzirmek, kocasının şehvetini gidermekten ibaret olduğu görülecektir.
Dolayısıyla Mezopotamya ve Anadolu erkeği hâlâ bundan bin dört yüz sene önceki ortaçağ zihniyetini gütmektedir.
Kadınların örtünmeleri ve eve kapatılmalarının tek nedeni erkeğin ilkel kıskançlığından başka bir şey değildir!
Konuyu biraz açarsak:
“Kadınlara danışmak lâzım fakat dediklerinin tersini yapmak şarttır,” şeklindeki söylemler yanında; “kadının sözü ile hareket eden erkekler için yarım oldukları ve hiçbir hükmü bulunmayacağını” belirtmektedirler…
“Kadınlar aklen ve dinen dûn (aşağı) yaratıklardır…
“Erkeğin payı, iki dişinin payı kadardır… Erkeğe kadına nispetle iki pay verilir…”
“Serkeşlik (itaatsizlik, inatçılık) etmelerinden endişelendiğiniz kadınları dövün…”
“Benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım…”
“Size doğru bir kadının geldiğini gördüğünüz zaman bilesiniz ki size yaklaşan bir şeytandır.”
“Bir kadınla bir erkeğin baş başa bulundukları yerde şeytan üçüncü kişi olarak yer alır”
Buna benzer birçok örnek sıralanabilinir.
Bu yukarıdaki saydıklarım semavi dinî kitabelerin hadis veya ayetlerinden örneklerdir.
Buna rağmen, günümüzde kadın tarafından evden kovulan erkek, kadının yuvasını terk etmesi ve bunu özgürlük adına hâlâ tasavvur ediyorlarsa eğer, korkunç bir toplumsal yıkımla karşı karşıyayız demektir.
20 yıldır yaşadığım İsviçre de ve kadın haklarının gereğinden fazla olmasından ötürü, boşanmalar hızla artmakta ve ebeveynlerin ayrı yaşama seçeneğinden dolayı henüz yetişkin olmayan çocukların ağır travmalarla büyümesine sebep olmaktadır.
Sorunun kaynağına inip neden bir sorun olarak ortaya çıktığını geniş bir şekilde araştırdığımız zaman, bütün nedenleriyle birlikte incelediğimizde sosyal, ekonomik bir neden olmadığı; asıl nedenin bir zihniyet sorunu olduğu ortaya çıkmaktadır…
İşte, bu sığ zihniyet sonucudur ki; Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasındaki kadınlar gücüne güvenemeyen, kafasını kendi omuzları üzerinde taşıyamayan, ayakları üzerinde duramayan, özgür bir varlık olarak kendini gerçekleştirmeye cüret edemeyen, ancak durumundan da memnuniyetsiz bir kişiliğin “dırdırcılık” boş konuşmak ve şikâyet dışında bir duruş geliştirmesi mümkün değildir.
Kadın bu geleneksel feodal duruşuyla sorunlarına çözüm gücü, kendi yaşamı hakkında karar gücü olamaz.
Gün geçmiyor ki, medya ekranlarına yansıyan ve basın sayfalarında aylık, yıllık çetelesi tutulan erkek ve kadın intihar haberleri duymayalım. Bedenini pazarlayan ya da reklam aracı olarak kullanan kadın haberleriyle karşılaşmayalım, şu kadar kadın cinayetini duymayalım, şu kadar kadın tecavüzü yaşandığı işitilmesin vs. bütün bu yaşananların esas nedeni; kadının eril egemen toplumdaki erkeği dönüştürmede basiretsiz olmasından kaynaklıdır.
Bir kadın sorunları aşmak için, başta eğitimle okuyarak ve araştırarak, ayrıca yetiştirdiği erkeği dönüştürerek, özgürlük ve eşitlik düzeyini elde edebilir.
Bir aile ne kadar yoksul olursa olsun, eğer çocuk, anne ve babadan güven ve ilgi alarak büyüyorsa; maddi imkânsızlıklar ne olursa olsun olumlu bir kişilik edinebilir.
Geleceğin katillerinin yetişmesini engellemek için ailelere de büyük sorumluluk düşüyor. Çocukluk döneminde ailece eksik bırakılan her şey büyüyünce kişilikte bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Hatta son dönemde örneklerini çokça gördüğümüz şiddet, intihar, bir cinayet, vahşetin çeşitli biçimleri olarak bunun sonuçlarıyla karşılaşabiliyoruz. Irkçı, eril ve dini muhafazakâr iktidar zihniyeti toplumda bu biçimiyle yansımasını buluyor.
Türkiye’de hayatın artık geneline sinmiş olan bu despotik ve saldırgan eril tahakkümün gidişatına aşinayız adeta. Gün geçmiyor ki, medya ekranlarına yansıyan ve basın sayfalarında aylık, yıllık çetelesi tutulan kadın cinayetleri, tecavüz, şiddet, taciz olayları ve intihar haberleri duymayalım.
Bütün bu yaşananların esas nedeni; eril tahakküm zihniyetli erkeğin dönüştürülmesi ve cezalandırılmasındaki basiretsizliktir. Cezalandırma bir yana devletin yasaları ve politikalarıyla olabildiğince cinayet ve şiddet zanlılarını koruduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla, Avrupa’nın çağdaş ortak değerlerini benimseyememiş bazı insanlar, işgücüne tek başına gidip gelen kadın için “Kadınlar çalışma hayatına dâhil olduktan sonra evlilikler bozuldu, aileler daha kolay dağılmaya başladı” diye sözler sarf etmektedir.
Günümüzdeyse asıl üretim alanına dâhil olmayan kadınlar durmadan boşanıyor.
Hâlbuki insan emek süreciyle insan olmuştur.
Dolayısıyla en çok bu doğrultuda emek üretmesi gereken kadın kısmıdır.
İster kabul edelim ister etmeyelim.
Deniliyor ki, “kadının evde yüz tane işi, erkeğin dışarıda bir işi vardır.”
O hâlde bu küresel kapitalist dünyadaki anlayışsız zalim eril zihniyete karşı kadının kendisini ve çevresini yılmadan örgütlemesi lazım!
Kadınlara yönelik sorunların çözümlenmesinde bunun öğretimle bir ilgisi yok, temel eğitim ile doğrudan ilgisi var.
Kadın toplumsal yaşamın öznesidir.
Her şeyden önce kadın erkeğin anası olarak ilk besleyeni, terbiye edeni, erkeğe nitelik ve kişilik kazandırarak karakterini belirleyendir.
Demem o ki, bir ailede, bir toplumda, bir ülkede hayatı beraber sürdüren çiftlerden erkeğin davranışları olumluysa eğer, o aile, o toplum ve o ülke kadını; eşit ve özgür yaşadığını pekâlâ görebiliriz.
Temel ilke olarak cinsler; erkek veya kadın eşittir.
Yaşamın tüm alanlarında eşit olmalıdır.
İnsanlığın varoluşundan itibaren kadın ve erkek iki cinsin eşitliğine doğru temelde yaklaşan Alevi öğretisinde en iyi şekilde temsilini görebiliriz.
Günümüzde Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin oluşturduğu eşbaşkanlık sisteminde de bunun temsilini görebiliriz.
Kadın özgürlüğünden dem vuranlar şunu iyi bilsin ki; 
ERKEK ÖZGÜRLEŞTİRİLMEDEN KADIN ÖZGÜR OLAMAZ. 
Diyorum!..
İsmail Güner